[ Tasavvuf Sohbetleri 3 ]
|
Dünyada
korkmayana ahirette korku var.
|
Bir insan sevmiş olduğu birşeyi yediği zaman ona safa
verir. Sevmiş olduğu birşeyi giyerse ondan da safâ duyar. Ama
burada nefsimizin arzusuna uydurmasın. Nefsimizin arzularının peşinden
koşturmasın. Nefsin arzuları ALLAH'ın dilemesine ters düşüyor.
Nefis zevki çok istiyor. İbadet te ağır geliyor. Amel de ağır
geliyor. Şeytana uyuyor. Bir insan kime uyarsa onun peşinden gider.
Şeytan ikidir. Bir surî birde manevî. Surî şeytan dışardan
vesvese veren. Surî şeytan bizim öz nefisimiz. Çünkü şeytan senin
aklına bir arzu getirir. Şeytanın tabancası yok. Açıkça
seni vuracağım demiyor. Senin nefsinin arzusu. O günahı işleme!
Niye işliyorsun? Demek ki ALLAH'ın gadabından korkmuyorsun,
korksan işlemeyeceksin.
ALLAH dünyada da gadap ediyor. O kadar gençler var. Hasta oluyorlar, felç
oluyorlar. Çok gençler var ki kanser oluyorlar. Öyle hastalıklar var ki
psikolojik diyorlar. Yani bir vesveseye tutuluyorlar. Bu kadar trafik kazasından
gidenler de var. İşte burada ALLAH gadabını dünyada da
insanlara gösteriyor. Ama Cenâb-ı Hak ne buyuruyor?
Kulum bana itaat ederse, ben onu yed-i kudretimle muhafaza ederim.
İtaat edeni muhafaza ediyor Cenâb-ı ALLAH. İtaat etmeyeni
muhafaza etmez. Peki niye müşrikleri muhafaza ediyor? Onlar
ilm-i ezelde dünyayı istediler. ALLAH rûhları halk edince iki
secde emretti. O iki secdeyi yapan olmuş. İki secdeyi yapmayan olmuş.
İki secdenin birisini yapıp diğerini yapmayan olmuş.
İki secdeyi yapmayanlar kafirler.
İki secde yapanlar müslüman geliyor. Müslüman yaşıyor. Müslüman
ölüyor.
Secdenin birisini yapmış. Birisini yapmamış. Onlar kimler? Müslüman
gelmiş. Müslüman yaşamış. Gençliğinde çok namaz kılmış,
ibadet yapmış. ALLAH korusun sonra terketmiş. Kötü yollara sapmış.
Kim bunlar? Müslüman olarak geliyor. Müslüman olarak yaşıyor. Kâfir
olarak gidiyor.
Bir de var ki birinci secdeyi yapmamışlar. İkinci secdeyi yapmışlar.
Kim bunlar? Kâfirden dönüyorlar. Meselâ Almanya'da, Amerika'da oluyor. Bu
sefer gittiğimizde de hristiyanlardan ders alanlar oldu.
Evet bizim burada elimizdeki delilimiz: ALLAH bizi birinci secdeyi yapanlardan
etmiş. Ama ikinci secdeyi yapmış mıyız, yapmamış
mıyız bilmiyoruz. Onun havfını çekeceğiz. Onun
korkusunu çekeceğiz.
Dünyada korku duyana ahirette korku olmaz. Demek ki şu halde biz iki
secdeyi yapmayanlardan değiliz. İki secdeyi yapanlardan mıyız
bilmiyoruz, garanti değil. Ama bu iki secdenin birisini yapmışız.
Müslüman olarak gelmişiz, inanmışız, ikinciyi yapmış
mıyız, bilmiyoruz, onunda korkusunu çekeceğiz. Öyle ise, inancımız
ne ise, yılımızı ayımızı günümüzü aralıksız
yaşıyalım. Sonradan yaşayalım dersek olmuyor. Gençlik
gidiyor, zaman yetmiyor. Sadece gençlikte değil. Orta yaşlılıkta
40-50 yaş arasına gelmiş, ameli yok. Yapacağım daha
diyor. Gençler gençliğinizi zayi etmeyin. Gençlik insan için en büyük
nimettir. En büyük devlettir. En büyük sıhhattir.
Ey birader üç
meslekten korkulur
Biri ilim, biri ayrılık, biri ölüm
Ayrılık nedir? ALLAH'tan ayrılık. Dünyada sevdiğinden
ayrılmaktan da korkulur. Korksa ne olacak? Yine ayrılacak. Esas ayrılık
ahiret ayrılığı. Ondan korkmak lazım.
Gençler için ne vardır? İlim, gençlik, varlık.
İlmin de değeri gençlikte. Genç iken birşeyler öğreniyor.
İhtiyarladıktan sonra öğrenebiliyor mu?
Evvela gençlik. Ondan sonra ilim. Ondan sonra amel. Varlık ta gençlikte.
İnsan ilmi de, ameli de, ahireti de gençlikte kazanıyor.
Ne demek hele yapacağım. Hele yapacağım demek. Bugün geçti
yarın yapacağım, bu sene gitti bir daha ki sene yapacağım.
Bu da nefisten olur. Hayır olsun, şer olsun. Daha şer işlemeyeceğim
der yine işler. Bu sefer günah işlemeyeceğim der yine işler.
ALLAH'tan korkmak lazım. Havf duymak lâzım. ALLAH'ın emri böyle.
Dünyada korkmayana ahirette korku var. Ama biz dünyada neden korkacağız?
ALLAH'ın gadabından korkacağız. ALLAH bize bir belâ verir.
Bundan korkacağız. Veriyor işte iptilalar. Bundan korkacağız.
Kabir azabı verir. Bundan korkacağız. Kıyametin dehşetinden
korkacağız. Sonra cehennemden korkacağız. Çok çok korkacağız.
Bunlardan korkacağız ki çaresine bakalım. Bunun için de bütün
günahlarını terket. Yasaklardan kaç. Tesettürünü yap. Kafirin günahı-sevabı
olmaz. Doğru cehenneme gider ve azabı ağır olur.
Bazıları diyor ki: Örtüneceğim ama benim mesleğimden
dolayı, çevremden dolayı arkadaşlarım beni kınarlar
diyorlar. Ne demek lâzım ona:
Sen ALLAH'ın kulu isen, rızgını vereni biliyorsan, ona göre
hareket et. Hadi onlar seni horladılar. Sıhhatinimi alırlar
elinden, rızkını mı keserler? Öyle ise sana rızkını
verenin, sıhhat verenin hoşuna gideni işle.
Bu zamanda hanımların en büyük kusuru açık olmaları.
Sonra hanımların erkek kıyafeti taşımaları. Hanımlara
erkek kıyafeti haramdır. Erkeklere de hanım kıyafeti haramdır.
Açık-saçık yerlere gidiyorlar. Veya gençlerden fakülteyi bitirmiş,
liseyi bitirmiş, erkek arkadaşları var. Hiç erkekten arkadaş
olur mu? Gençlerden arkadaşı olmayanı kınıyorlarmış.
Evet. Ayık olalım gaflette kalmayalım. Gaflet uykusundan uyanın.
Peygamber Efendimize kıyameti sormuşlar. Her sorana kıyametin
belli tarihini söylememiş. Kıyamet yaklaşmıştır.
Şu şu belirtiler demiştir. O belirtilere göre de, ulemaya göre
kıyametin on tane alametinden bir buçuğu kalmıştır.
Nedir bunlar? Birisi iman. Yarısıda Kur'ân. Çünkü Kur'ân tamamen
kalkmış değil. Fakat hükmü de tamamen işlenmiyor. Hak
olanlar bazı yerlerde uygulanıyor. Bazı yerlerde uygulanmıyor.
Demek ki bir tek iman var. İmanda şöyledir. Peygamber Efendimizin
emri. Şöyle: Bu arada belirteyim. Ben de müslümanlığımdan
korkuyorum. Ben de müslümanlığımdan şüpheleniyorum. Ben
bile müslümanım diyemiyorum. Bu kadar cemaatin sorumluluğu üzerimde.
Tamamen tatbikatını yapamıyorum. Yerine getiremiyorum.
İslâm fetvâ yolu değildir, takvâ yoludur. Fetvâyı yaşayan
verir. Takvayı yaşayamıyoruz ama bizlere müjdeler var.
Fesat ümmet zamanını yaşıyoruz. Günah işliyorlar.
Bilmeyerek işliyorlar. Şer işleyen çok. Fesat ümmet bunlar.
Haram yiyen çok. Fesat ümmettir bunlar. Haram nedir? Faiz ve rüşvet.
Faiz de haram. Rüşvet te haram. Esnafta hile var. Madem ki banka ile iş
yapıyor. Ziraatçide de var. Bir de insanlar sadece kendi menfaatlerini düşünüyorlar.
Bizlere fesat ümmet zamanında olduğumuz için müjdeler var. Fakat
yine de emin olmayacağız. Emin olmak ALLAH'ın gadabından
korkmamaktır. İbadet ve amel ise ALLAH'a yaklaşmak ve ALLAH'tan
korkmaktır. Nebilerden sonra, en çok veliler ALLAH'a yaklaşmışlardır.
Yemelerinde, içmelerinde, hareketlerinde her an ALLAH'tan korkarak hareket
ederler. Veliler bir de müritlerinin havfını çekerler. Çünkü mürit
masumdur. Mürşid mesuldur. Veliler müridinden mesuldur.
Mürit kimseden mesul değildir. Ancak kendisinden mesuldür. Bu sorumluluk
rûh için böyle. Zahirde mürit kendisinden mesuldür.
Yunus Aleyhisselâm ateşten bulutları görünce kaçtı. ALLAH onu
balığa yutturdu. Kaçmaması gerekiyordu. Fakat bu da onun
terakkisine sebep oldu.
Nuh Aleyhisselam oğlunun kolundan sürükleyerek gemiye bindirmek istedi. O
da suda boğulunca.
-Yâ Rabbi sen benim ehlimi kaybetmeyecektin deyince tenkid duyuyor
ALLAH'tan.
-Yâ Nuh! O senin oğlun. Ehlin değil.
Ve O da ondan dolayı kusur işledim diye çok ağlıyor. Niye?
İnsanlar suya gark oldu ya, ona rıza göstermiş. Rıza göstermemesi
lazımdı.
Peygamber Efendimize çok zulmettiler. ALLAH onlara azap melekleri gönderdi.
Peygamber Efendimiz meleklere durun azap etmeyin diye
yalvarıyordu. Benim için onlar acı çekmesinler. Bana bağışla
diye yalvardı.
Evet. Dünyada korku duyana ahirette korku yok. Hiç bir zaman emin olmayacağız.
Niye emin oluyoruz? İşte oruç tuttum. Namaz kıldım. demek.
Bunlar eminliktir. Ama bunları görmezsen ben kulluğumu yapamıyorum
diye düşünürsün.
Çürüklerin hep
sağ olur
Zehrin bana bal zar olur
Dağlar yemişli bağ olur
Cümle cihan hep nur olur
Kimmiş bu rabıta sahibi? Rabıtası olanın çürükleri
sağlam olur. Zehiri bal olur. Dağlar bağ olur. Dağda ne olur?
Taş olur. Taştan başka bir şey olmaz. Rabıta sahibine
dağda aynı bağ gibidir. Bağda neler olur? Meyvalar olur. Güller
var, yeşillikler var.
Çürüklerin sağlam olması ne demek? Layıkı ile yapılamıyan
amelleri sağlam eder. Sahibine teslim eder. Zehirleri nasıl yok eder?
Bütün meşakkatlere, hastalıklara, zararlara, çileye hepsine
sabreder. Zehrin bal olması bu. Salih Baba da şöyle buyuruyor:
Olunca râbıta
Sâlih pîrine
Mugaylanlıkları gülşan eder şeyh
Mugaylan: İnsanları yırtan çalılıklar, içerisine
girilemeyen çalılar. Çalılıklar gülşan olur. Bir mürid
Rabıta edince çalılıklar gülşan olur. Gönlümüzdeki çalılıklar
nedir. Dertlerimiz, acılarımız, sızılarımız.
Düşüncelerimiz, zararımız, hastalığımız.
Hepsi, RABITA edince çalı iken gül olur.
Bir anda eyledi irşad
Sâlihi
Edip benliğinden azad Sâlihi
Kılıp rabıtayla mutad Sâlihi
Dil şehrin ravza-i cinan eyledi
Kalb-i Rabıtayla her kim devamlı rabıta yaparsa, onun kalbi Ravza-ı
Cinan. Dil Şehri kalptir. Niçin? Nasıl şehirlerde amirler var.
Ankara bir şehir. Başbakan burada. Dil şehiri kalp. Dil oradan
konuşuyor. Ravza-i Cinan nedir? Cennet bahçesi. Diğer taraftan da Resûlullah
Efendimizin kalbi.
Bir anda eyledi irşad
Sâlihi
Peki ama niye herkes bir anda irşad edilmiyor. Pirî Sami Hazretlerinin kırk
bin müridi varmış. Bir tek Salih'e vurmuş. Bu da velayetinin büyüklüğünü
belirtmiş. Rûhu terakki etmiş. Çünkü Salih hiçbir şey
bilmeyen mürit imiş, tahsili yok, ilmi yok, bedeni arızalı,
sakat imiş, bir tarafı çalık. Ama sanatkârmış. O
zamanda av tüfekleri yaparmış.
İşte Piri Sami Hazretleri Salih söyle demiş O'da söylemiş.
Nerden söylemiş? ALLAH'ın kudretlerinden söylemiş.
Başkaları ne kadar alim olursa olsunlar. Salih kadar bilememişler.
Çok alim bir kişi Salih'le karşılaşınca hayret etmiş.
-Ne kadar alim! demiş. Etrafındakiler:
-Efendim o ümmi demişler.
Demiş:
-Nasıl olur?
-Efendim mürşidi var demişler.
-Haa! Evet. Onun mürşidinin büyüklüğü onu söyletiyor.
Evet insanların kalbi bir anda da açılır. Bir saatte de açılır,
bir günde de açılır. Bir ayda da açılır. Bir yılda
da açılır. On yılda da açılır. Kırk yılda
da açılır. Kırk yılda açılmayınca bir daha açılmaz.
Bir de varki açılanı bilirler mi? Bilirler bilmezler. Bilseler de
bildiremezler. Bildiklerini bildirmek yasaktır. Peki bilmeyecekler mi? Neyi
bilecekler? Rabıtayı bilecekler.
Rabıtanın esası bu zahirde gördüğümüz cisim değil.
Eğer ona inandıksa yaşantımızla, amelimizle, kıyafetimizle
onu delil edineceğiz, örnek alacağız. Velayetine inanmak lazım.
Velayetine inanan görecektir, görmeden ölmez.
Sermaye bu yolda
heman
Teslim ol şeyhine inan
Sıdk ile ALLAH'a dayan
Gör ne ihsanlar var sana
...
Bulam dersen
eğer ayn-ı îmânı
Çalış ki olasın şeyhinde fânî
Rumuzlu bu kelam. Çalış ki şeyhinde olasın fani ne
demek? Onu o kadar sev, o kadar sev ki, Onun sevgisi seni için için ihata
etsin. O zaman sen kendini göremezsin. Onu görürsün. Ama bu aşikar olur.
Ama kapalı geçiyor, eğer bu zamanda, onun manevi yüzünü görürsek,
ne yemek yeriz, ne konuşuruz, ne de içeriz. Onun için kapatmışlar.
Müridi halinden haberdar etmiyorlar. Eskiden bu halde olduğu zaman herkes
biliyordu. Ona kimse dokunmuyordu, hoş görüyorlardı. Ama şimdi
böyle kimseyi doktora götürüyorlar. Doktor birşey anlamıyor,
veriyor hapı, iğneyi. Ediyor dert sahibi. Atlatanlar, geçiştirenler
de oluyor.
Çok alim bir tanesi.
Şemseddin Ruci Hazretleri. Gitmiş, bir Şeyh Efendiden ders almış.
Onda bir cezbe hali meydana gelmiş. Cezbe gelince kendisini kaybediyor.
Annesinin babasının bir tanesi imiş. Şeyhinin bir süre
hizmetini gördükten sonra izin almış. Annesinin babasının
yanına gelmiş. Annesine demiş ki:
-Anne bende böyle bir hal tecelli ederse, sakın korkma. Fakat bu halde
iken kaç vakit namazımı geçirirsem, ona dikkat et. Sonra kaza edeyim
demiş.
Bunu konuşurken yine kendinden geçmiş. O sırada nurlar ihata
ediyor. Bir insanda ALLAH'ın nurları tecelli ederse, deryaya düşmüş
bir taş gibi olur. Bir taşı atarsın deryaya taş bir
daha görünmez. Bir insanda ALLAH'ın nurlarından hangisi tecelli
ederse kendisinden geçer. Ama o nur ondan kalkacak ki kendisine gelecek, ayılacak.
İşte Rabıta nuru onu
ihate etmiş.
Rabıta müridi, Tefekkür müridi, Huzur müridi vardır.
Tefekkür müridi Şeyh Efendisini çok sever. ALLAH'tan çok sever desek
anlayamazlar, küfre giderler, sebep oluruz. Halbuki Şeyh Efendisini çok
seviyor ama ALLAH'la beraber seviyor. Şeyh
Efendisini çok seviyor. Yani:
Medet ya Hazreti Pîr! diyor. Veya:
Destur ya Hazreti Pîr! diyor.
Şeyh Efendisinden istiyor. Şeyh Efendisine veriyor. Bu Haktır.
Cenâb-ı Hak:
Bütün insanları, hayvanları, denizde, karada, havada. Karıncadan
tut, file kadar. Hepsinin rızkını halk eden ALLAH. Ama Kasımül-Erzak
isminde bir meleğe bu vazifeyi vermiş. Hepsini o tanzim ediyor.
Şeyhini çok sevince rabıta nuru ondan tecelli eder. O tecelli ettiği
zaman insan çok mülayım olur, uysal olur. İnsanları çok sever.
Çok mert olur. Hiçbir şey düşünmez. Bunun diğer şekli
kabız hali olur. İncitici, kırıcı, acından ölecekmiş
gibi hüsn-ü tamahı olur. Bunların biri azalır, birisi çoğalır.
Ne zamanki makam olursa bunlar gelip gidiyor. Azalıp çoğalıyor.
Bu kabız halini azaltmaya bakalım. Basıt halini çoğaltalım.
Ayık olmak lazım. Bu nur Rabıtadan geliyor. Bu arada bir de nefis
var. Alacağımızı, vereceğimizi düşündüğümüz
zaman, onlarla ilgilenince Rabıta çıkar. Tutmak için meşgul
olmamız lazım. Kabız hali gelirse onu atmak için Rabıtasına
sığınmak lazım. İşte bu Kabız hali sırasında
mürit var ki Rabıtasına sığınır. Mürit var ki
Resûlullah'a sığınır. Mürit var ki ALLAH'a sığınır.
Hiç birisinin de farkı yok.
O mürit Rabıtasına sığınıyor. Sıhhat ver.
Güç ver. Fakirlikten kurtar. Nefsimin huylarından kurtar. Diye Şeyh
Efendisinden istiyorsa Esmâ Nuru ile idare ediliyor. Esmâ Nuru da ALLAH'ındır.
Bir de var ki bu hallerinde Resûlullah Efendimizden istiyor. Ona yalvarıyor.
O da bilsin ki sıfat nuru ile idare ediliyor. O da ALLAH'ın nuru.
Esmâ nuru ALLAH'ın isimlerinin nuru.
Sıfat nuru ALLAH'ın sekiz sıfatının nuru.
Yunus Emre Rabıta'dan söylemediği için kolay anlaşılmadı.
Eteğe kemiğe
büründüm
Yunus diye göründüm
Kelamları ruhtan söyledi.
Salih Baba Efendisinin varlığını kendisinde görüyor. O da
ALLAH'ın varlığı olarak anlaşılıyor. Rabıtadan
söylüyor. Rabıtada cismî bir yakınlık var, cismî bir yakınlık
olunca daha kolay anlaşılıyor.
Hülasayı kelam: Tarikat ilminin dört şartı vardır. Dört
şartını elde etmeye bakın. Nefisten kurtulmak istiyorsanız.
Şeytandan vesveseden, kurtulmak istiyorsanız. Ruhunuzu makamına
ulaştırmak istiyorsanız, bu dört şartı yaşayacaksınız.
Pirim İskender
olup Yecüc seddim bağladı
Görmedim böyle cihan-gir Samî-i Mevlâ gibi
Tarikat'ın dört şartı var. Şeriatın da dört
şartı var. Edille-i şeriye. Bu olmazsa zaten tarikat olmaz.
Kitap, Sünnet, İcma, Kıyas.
Farz, Vacip, Sünnet, Müstehap. Bunlar cisimde, cesette. Bunlar olacak ki cisim
temizlensin, arınsın.
Ey taharetten
habersiz
Rabıta bilmez habis
Tahareti olmayanın vücudu pistir, kalbi de temizleyen Rabıtadır.
Kalbimizdeki pislik nedir? Kin, haset, kibir veya namazda, ibadette gönlümüze
gelen arzular. Bunlar pis oluyor. Hatta o kalp puthanedir. Bu ALLAH'ın
emridir. Kalbinizde neyi besliyorsanız, o sizin mabudunuzdur. Lüks daire
istiyor. Evlâdını seviyor. Makam istiyor. Fabrika istiyor. Bu
istekler hep kalpten gelir. Kalbi puthanedir. Pis etmiştir kalbini. Bunları
temizleyen ne olur? RABITA. Çünkü Rabıta sevgisi bir kalpte olursa
bunlar olmaz. Niçin Rabıta? Çünkü Rabıtayı ALLAH için
seviyoruz da ondan. Diğerlerini nefsi için seviyor. Onlar puttur. ALLAH için
sevilenler put olmaz.
Demek cesedi temizlemek için edille-i şeriyyeyi yaşıyacağız.
Ama yaşayamıyoruz. Sebebi nedir? Sebebi:
1. Zevk
2. İsraf
3. Faiz
4. Rüşvet
Bu dört şeyden dolayı kitap-Sünnet-İcma-Kıyas'ı yaşayamıyoruz.
Bir lokma haram olursa, kırk günlük ibadeti kabul olmaz. Bunlar büyük
sorunlar. Bunları ayıklamak lazım. Bunları belirtmek lazım.
Bunlardan kopmak lazım. Kaçınmak lazım. Demek ki şeriattaki
eksiklerimiz bunlar oluyor.
Tarikata gelince: Bunlar eksik olursa tarikatta hiç yerimiz yok. Geçemiyoruz.
Nasıl bir insan ilkokulu bitirmeden ortaokula kaydedilmez ise... İlkokulu
bitirecek. Diplomayı alacak. Ortaokula başlıyacak. Demek ki
şeriat tamamen tamamlanacak ki tarikat olsun.
Rabıta demek ALLAH'ın ipine sarılmaktır. Gerçekte ip yoktur.
Bu sevgidir. ALLAH sevdiklerimi seviniz ki, Ben'i sevesiniz buyuruyor.
Sadıklarla olun buyuruyor. Sadıklar ALLAH'a yaklaşanlar.
ALLAH'ın dostları Rabıtaya sevgiyi çoğaltmak için onu
insanlardan farklı göreceğiz. Onun cismine değil de ruhuna
inanacağız. Onun rûhu çok yüksektir. Nasıl yüksektir? Yüce
ALLAH'tır.
Bu sırdan
bilmeyip kılan inadı
Sucûd eylemeyen şeytan değil mi
Şeytan insanlardaki rûhu bilemedi. Hz. Adem'e üflenen rûhu bilemedi.
Secde etmedi. İnat etti. Merdut oldu. ALLAH onu lânetledi.
Nefahtü fihi min ruhî. Bu ayet kime geldi? Sana bana geldi. Öyle ise
niye isyan ediyorsun? Ezelde belâ dedik. Şimdi niye isyan?
Nefahtü fihi
min ruhî hitabı
Olunan suret-i insan değilmi
[ Tasavvuf Sohbetleri 3 ]
|