[ Tasavvuf Sohbetleri 3 ]
|
“Ey
İnsan! Kibirli olma.” |
Bir müslümanın, bir insanın mürşidi olmazsa şeytan onu amel varlığına
düşürüyor. Firavun niçin tanrılık davasına düşmüş? Şeytan ona şöyle demiş:
-“Sen insan değilsin. Sen beşer değilsin. Sen hiç hastalanmıyorsun. Ne
başın ağrıyor? Ne dişin ağrıyor. Sen ihtiyarlamazsın da.”
Bir rivayete göre çok uzun süre yaşamış. Hiç yaşlanmamış. Ağzının içerisinde
otuziki dişinin bir tanesine bir zarar gelmemiş.
Peygamber Efendimiz Mirac yaptığı zaman yükseldi ALLAH'a gitti. Cenab-ı
Hak:
-“Habibim bana hediye ne getirdin?” Diye sordu.
-“Yâ Rabbi Sen Ganisin. Ben fakirim. Fakirlikle geldim. Yokluğumla geldim.
Zengin Sensin. Fakir Benim. Sen ihsan sahibisin. Muhtaç benim.”
ALLAH'ın o kadar hoşuna gitti ki.
-“Ya Habibim! Bana çok makbul bir hediye getirdin.”
Onun için, “Kişi noksanını bilmek gibi irfan olamaz.”
Hanımlarda da vardır. Beylerde de vardır. Görülüyor. Giyinmesinden, yürümesinden
belli oluyor. Sanki krallık sahibi, o kadar kibirli, o kadar gururlu.
Halbuki onların hiç kurtulacağı yoktur.
Neden?
ALLAH buyuruyor ki “Her kim ALLAH için alçalırsa, biz onu yükseltiriz.
Her kim tekebbür sahibi olursa onu da hakîr, yoksul yaparız.” Onun için
müslümanın en büyük ameli tevazudur. Tarikatlı olsun veya olmasın en büyük
amel tevazudur.
İbrahim Hakkı Hazretleri buyurmuş ki:
Her gördüğün Hızır bil
Her geceyi Kadir bil
Fırsatı ganimet bil
Görelim Mevlâ neyler
Neylerse güzel eyler
Diyor ki:
Ey insan! Gururlu, kibirli olma. Herkesi de kendinden üstün gör. Herkesi
kendinden yüksek gör.
Evet HIZIR'da ALLAH'ın kulu ama, Ab-ı Hayat suyu içmiş. Kıyamete kadar
ölüm yok. ALLAH tarafından yetkilidir. Her daralana yetişir. Suda boğulacaksa,
ateşte yanıyorsa, kurtarılacaksa veya bir trafik kazasından kurtarılacaksa
HIZIR ALEYHİSSELAM yetişir. ALLAH onu yetiştirir. Ama, mürşidi olmayanlar
içindir bu. Mürşidi olanların Hızırı Mürşididir.
Müridin bir tanesi bir camide temizlik yapıyormuş. Hızır Aleyhisselam
geçmiş karşısına. Demiş:
-“Bak yüzüme.”
-“Benim bakacak yüzüm var.”
-“Ben Hızırım.”
-“Benim Hızırım da var.”
-“Senin Şeyhine feyiz veren benim.”
Demiş:
-“Ben feyzimi şeyhimden alırım.”
Ne yaptıysa çaresiz, onu yüzüne baktıramamış.
Şöyle bir ifadede bulunmuş: “Şöyleki ALLAH bir sözdedir. Bir yüzdedir
iki göz.” Benim ancak sözüm ALLAH'tır. Zikrim ALLAH'tır. Ama iki gözüm
de bir yüzdedir. Ben bir yüze bakarım. İki yüze bakmam.
Şöyle ki ALLAH'tır sözü
Bir yüzdedir iki gözü
Yandı, tutuştu bu özü
Buradaki anlam “Her gördüğünü Hızır bil.” Tarikattaki maksat mahviyete
düşmektir. Tarikat bilmek değil, düşmek. Tasavvuf bilmek değil, düşmek.
Bildiklerin bitecek. Eğer bildiklerin bitti ise sana Cenâb-ı Hak bilmediklerini
öğretecek, senin bildiklerin sana Hak'tan daha hayırlı değil. Hak'tan
hayırlı bildiklerini bildiren ALLAH. Cenâb-ı Hak ne buyuruyor:
“Herkes bildiğinin alimidir. Herkes bildiği ile amel ederse, bilmediklerini
biz Azimüşşan ona öğretiriz.”
Burada iki anlam var. Zahirde mürşidi olmayanların anlamı başka, tasavvufta
mürşidi olanların anlamı başkadır.
Zahir: Şeriattır, cesededir.
Batın: Tarikattır, ruhadır. Ruha olduğu için görünmez. Gören söylemez.
Söylese bilinmez. Onun için:
Derûnun derdini her yerde açma
Var ise gevherin meydana saçma
Ki her suyu hayattır diye içme
Esrar: Sır olan birşey. “Sırlarını açma” diyor. Cevherin var onu da saçma.
Fakat su nedir? Güzel amelin ve hayallerin veya cezbeli hallerin. Cezbe
sahipleri. Bu kelam onlaradır.
“O cevherini saçma kaparlar. Elinden alırlar.” Nedir o? ALLAH sevgisi,
ALLAH aşkı. Onu gizle, taşırma.
Köpürüp kapağını atma derviş
Sabreyle pişip kemale eriş
Mevlâna:
“Hamdım, yandım, piştim” demiş. Pişince olgunlaşıyor. Ama pişmediği zaman
hamlık var. Sabret ki pişesin. Sende bir ateş var. Seni yakıyorsa, sabret
ki pişesin. Piştikten sonra daha sende birşey kalmaz.
Evet cezbeye muhalif değiliz. Bizi cezbe aldığı zaman annemden başka kimse
yanımda kalmıyordu. Hepsi kaçıyordu. Hanım bile yanımdan kaçardı. Kardeşler,
bacılar hep kaçıyorlardı. Bir de gözlerimi açıyordum ki başım annemin
dizinde. Tavuğun başını kesip bırakınca nasıl çırpınırsa öyle bir cezbe
vardı. Cezbede bir varlıktır. Ondan da geçmek lazım. Cezbe aşktan doğuyor.
Muhabbetten doğuyor. İnsanın kalbinde olan aşkı kalbi almıyor. Taşırıyor.
Onu taşırmamak lazım ki kalbi genişlesin. Evet cezbe aşktan geliyor. Ama
aşkın sınırı yok.
Bu aşk bir bahr-i ummandır,
Buna haddi kenar olmaz
Delilim sırrı Kur'an'dır
Bunu bilende ar olmaz
Aşkın derinliği de bilinmez. Kenarı da bilinmez. Kur'ân'daki sır nedir?
Koskoca Kur'an 6666 ayet 114 sure onda bir esrar var. 6666 ayeti insan
okur. Kur'an'ın sırrını anlayamaz. Ne hoca anlayabilir. Ne Hacı anlayabilir?
Ne hafız anlayabilir. Ancak aşka duçar olanlar Kur'ân'ın sırrını anlar.
Dâireyiz hem kudûmüz cismimiz neydir bizim
Aşk u sevdâdır gıdâmız bağrımız meydir bizim
Virdimiz İsm-i Celâl’dir kalbimiz “Hay”dır bizim
Zikrimiz ihfâ-durur esrâr-ı Kur’ân bizdedir
Biz Nakşiyiz hatme okumak için daire kuruluyor. Daire kurulupta, zikre
başladığımız zaman bizim azalarımız zikir eder.
Kudüm ne demek? Kadirilerin zikir aleti. Kudümle zikir yapıyorlar.
Ney ne demek? Mevlevilerin zikir aleti.
Diyor ki: Bizde kudüme ve neye lüzum yok. Biz daire yaptığımız zaman bizim
cismimiz sedâ verir. Harekete gelir. Sedâ duyarız. Kudüm sesi. Ney sesi.
Yani vücudumuz zikir aleti olur diyor.
Bizim virdimiz ALLAH! ALLAH! ALLAH! diyerek kalbimiz dirilir.
“Hay” demek. ALLAH'ı zikreden kalp diri. Zikretmeyen kalp ölü.
Teveccüh olunca herbir ihvana
Mürde kalplerimiz gelirler câna
Teveccüh ruhadır. Hatme'de senin ruhun teveccüh görüyor.
Hatmeye çok önem vermek lazım. Benim nimetim burdadır. Gafletimde burada
gidecek. Anasır ziddiyetin de burada değişir. Bütün makamları burada elde
edeceksin. Benliğinden burada kurtulacaksın. Kalp gözün de burada açılacak.
Zengin bir adam zamanın birinde hacca gidiyormuş. Onun da fakir bir komşusu
varmış. Demiş ki:
-“Ben de sizinle hacca geleyim.”
Oda şöyle düşünmüş: “Parası yok. Sağlığı yerinde değil. Bu bize yük olur”
diye düşünmüş. Onu atlatmış. Başından savmış. Kendisi de arkadaşları ile
hacca gitmişler. Orada tavaf yaparlarken adamı tavafta görmüşler. Hayret
etmiş. “Bu adam nasıl gelmiş?” demiş. Çölleri nasıl geçti. Vasıtası yoktu.
Parası yoktu. Biz bu kadar gücümüzle, meşakkatimizle ancak gelebildik.
-“Nasıl geldin?” Diye sormuş.
-“ALLAH müsaade etti geldim.”
-“Peki Hacca geldin. Haccı yaptın ama vesika alabildin mi?”
-“Ne vesikası?” diye sormuş.
-“Hac yapanlara vesika veriliyor. Haccı kabul oldu mu? Olmadı mı?” diye.
-“Bana vermediler” demiş.
Oradan dönmüş adam. Gelmiş Kâbe'de ağlamış.
-“Yâ Rabbi ver benim vesikamı.” O elini açması sırasında bir nur gelmiş.
Nurun içerisinde yeşil bir kart var. Kartta yazıyor ki “HACCIN KABUL OLDU.”
Sevinerekten gelmiş.
-“Aldın mı vesikanı?” demişler.
-“Aldım” demiş.
-“Hayır öyle birşey yok. Biz yalan söyledik.”
O da çıkarıp gösterince.
-“Eyvah! Bizim zenginliğimiz de bu. Haccımız da bu” diye pişman olmuşlar.
İşte burada.
Dâireyiz hem kudûmüz cismimiz neydir bizim
Aşk u sevdâdır gıdâmız bağrımız meydir bizim
Virdimiz İsm-i Celâl’dir kalbimiz “Hay”dır bizim
Zikrimiz ihfâ-durur esrâr-ı Kur’ân bizdedir
Sırrımız ihlas ile onun esrarı bizim. Zikrimiz gizlidir ama, onun esrarı
bizde.
Halbuki Kur'ân ALLAH'ın varlığını, birliğini, sıfatlarını, azametlerini,
kudretlerini bildiriyor, bunlardan bahsediyor.
ALLAH'ın ilmi var. Eşyayı ilmi ile ihata etmiş. Onu bildiriyor. Kudretini
bildiriyor. Sekiz sıfatı var. Sıfatlarının tecelliyetini bildiriyor. ALLAH'ın
dilemesi var, “ol” dedi. Diledi oldu. Bunlardan bahseden. Cenâb-ı Hak:
“Kulum Ben sana şah damarından yakınım” buyuruyor.
Bunu anlayanlar, bilenler ALLAH'ı ararlar. Afakta ararlar. Şu ameli yapayım.
Bu ameli yapayım derler. Haktır, doğrudur bunlar. Fakat afakta arayanlar
bulamamışlar. Ne zaman ki onların kalplerinde ALLAH sevgisi doğmuşsa kalp
açılmış. Kalp açılınca hazine meydana çıkmış.
Cenâb-ı Hak:
“Biz gizli hazine idik. Aşikâr olmak için insanları halk ettik” buyuruyor.
Bu gizli hazine nerede? İnsanların kalbinde, o kalp açılırsa hazine meydana
çıkar.
O kalbi kim açar?
Mübarek Paşam Hazretleri buyurdu ki:
-“Bana deseler ki kimin kulusun.”
-“Pîrimin.”
-“Kimin ümmetisin?”
-“Pîrimin.”
Pirime kurban olayım.
Mürşit gerektir bildire Hakk'ı sana hakke’l-yakîn
Her kim ki şeyhini hak bilmedi Hakkı dahi bilmez
Yok eylemeyen varını maksuduna ermez.
Bu eşya ALLAH'a mirattır. Kime? Velilere. Kime? Hakikate geçenlere...
Mirat demek eşya ayna oluyor. İnsanların varlığını gösteriyor.
Onun için buyuruyor:
Ekseri nakşında kaldı görmedi Nakkaşını
Bunlar nelerdir? İlim, ibadet sahipleri. Amenna ve saddakna.
Bir de nakşı inkâr edenler var. İsim ve cisim taşıyan ne görüyorsanız,
karada, havada, denizde. Bunlar ALLAH'ın varlığına inananlar için. Öyle
ise nakış bu işte. Bunları göremeyenler nakışta kalmışlar. Ne zamanki
eşya gözünden silinirse, gönlünden silinirse nakkaş belli olur. Ama evvela
kendi varlığı perde. Kendi varlığı da gözünden gönlünden silinse ki, gerçek
meydana çıksa. Çünkü insanın kendi varlığıdır, diğer varlıkları gören.
Kendi varlığı yok olunca hakiki varlık görünür. Hakiki varlık ta ALLAH'tır.
Zikrimiz ihfa-durur esrâr-ı Kur’ân bizdedir
Kur'ân'ın esrarı bizdedir. Bütün Kur'an'ı okur, manasını anlar.
“Kulum Ben sana şah damarından yakınım.”
Bunun anlamı nedir? Nasıl olacak? Bilemez.
Mah cemal'in perdesiz görmek diler aşıklar
Bu perde ne? Evliyaullah'a bu yüz perdedir. Bu yüzün arkasında bir yüz
daha var. Zaten onu görsek, işte o ALLAH'ın nuru. ALLAH'ın sıfatı. O görünmeyen
yüz ALLAH'ın sıfatı, ALLAH'ın yüzü dersek günah olur. ALLAH'ın sıfatı
kulda da tecelli ediyor. Ama ALLAH'ın sıfatı derya. Kulun sıfatı katre.
Milyarlarca katre o deryadan ayrılsa o derya azalır mı?
ALLAH'ta hayat var.
ALLAH ilim sahibidir.
Semiğ: ALLAH'ın işitmesi vardır. Bizim işitmemiz cüz'i. Salondakini işitiyoruz.
Basar: Görme. Bizim görmemiz ancak salondadır. Salonun içini görürüz.
ALLAH'ın görmesi nasıl? Karanlık gecede, kara kayanın üzerinde, hem yürüdüğünü
görüyor hem ayağının sesini işitiyor. Ama kulda ALLAH'ın sıfatı tecelli
eder mi? Eder.
Kul sultan olur vara vara.
Yunus Emre onun için demiş ki:
Kapında kul var sultandan içeri.
Kuldan manâ cesedi. Ruhtan manâ da onun ruhu. AL-LAH'a ulaşmış. ALLAH'ın
sıfatları onda tecelli etmiş. O zaman insan cüz’iden, külliye geçiyor.
Katre derya oluyor.
Katre: Bir damla su. Toplanan su.
Derya: Okyanus. Büyük deniz.
Bu kadar, yağmurlar, karlar yağıyor, nehirler karışıyor. Hiç deryayı taşırıyor
mu? Aslında katreler de deryadan geliyor. Nehirler de deryadan geliyor.
Deryayı azaltıyor mu?
Salih Baba ne buyuruyor?
Şeyhim güneştir. Ben onun zerresiyim
Bir mürit meşayihinden nasıl bahsedebilir? Meşayih bir güneş gibi.
Zerre nedir? Her tarafı kapalı kapı. Fakat bir tarafından ufacık bir delik
olsa, güneş ışığı oradan girer. Öyle ise ben şeyhimden nasıl bahsedebilirim?
Niçin? O ALLAH'ın rahmetine ulaşmış. Ne buyuruyor:
Seni katre iken umman eder şeyh
Bu sadece erkeklere değil. Hanımlara da vardır. Hanımlardan da tecelliyi
görenler var. Bu cezbe nereden geliyor? Ruhta ayrılık yok. Hanımın ruhuna
ALLAH ne ihsan ederse, erkeğin ruhuna da onu ihsan eder.
[ Tasavvuf Sohbetleri 3 ]
|